Çakar Ekmek Fırını (şimdi Palais'in olduğu yerde)
Evimiz mahallenin fırınına çok yakındı. Aramızda boş bir arsa vardı.
Fırının işçileri sabahın çok erken saatlerinde çalışmaya başlarlardı. Ekmeğin hamurunu yapacakları suyu bizim kuyudan temin ederlerdi.
Annemlerin uyuduğu odanın penceresi bahçedeki tulumbanın olduğu tarafa bakıyordu.
Sabahın köründe “çakuduk, çukuduk” mekanik tulumba sesleri başlardı. Bir de işçilerin ayaklarındaki tahta takunyaların yürürken çıkardığı “takuduk, tukuduk” sesleri.
Uyumak ne mümkün…
Buna rağmen annemin şikayetlendiğini hiç duymadım. Babam da öyle…
Annem, suyun “hayır” olduğunu söylerdi. Anacığının susuz öldüğünü hatırlayıp söylerken gözleri buğulanırdı.
Fırının sahibi de bizim fırında pişen güveçlerimiz, tepsi böreklerimiz için ücret almazdı.
Bu sayede evimizde, börek, çörek, güveç hiç eksik olmazdı.
Fırından çıkan sıcacık tepsileri kenarlarını kalın bezlerle tutup, ellerim yanacak diye korkarak, koştura koştura eve getirirdim.
Çavuş
Fırının bakkallara ekmek taşıyan kamyonetinin şoförü bana “çavuş” derdi.
Neden böyle derdi, bilmezdim; ama onun bana böyle seslenmesi hoşuma giderdi.
Babacan bir adamdı. Çok severdim. Ben de ona “Çavuş” derdim. Yani “çavuş” aşağı, “çavuş” yukarı bir muhabbet yürüyüp giderdi aramızda.
İsmini bilir miydim, yoksa sadece “Çavuş” mu derdim, unuttum.
Bahçemizdeki tavukların sayısı her geçen gün artıyordu. Ara sıra bazılarını keser yerdik.
Babam tavuk kesemezdi. Yufka yüreği el vermezdi.
Annem çaresiz Çavuş’a rica ederdi. O da yüksünmez, bir çırpıda kesiverirdi tavuğu.
Semih Çalışkan
Kasap Muzaffer abi 67.sokakta dükkanı vardı oğlu ilhan pazarın girişindeki evde otururlardı altında kıraathane olan dükkanın bitişiği diye hatırlıyorum
Funda Aydeniz
65 in devamında Çakar'ın çaprazındaki apartmanda oturduk . Gri renkli eski apartman yakınlarda yıkıldı.
Seyit Mustafa Nuri Öztürk
Oglu arkadasımdı,simdi Fransada...Fevzi Busem Kuzu
Ömer Alpsal
Ahmet Kuzu ve kardeşi Fevzi Kuzu Arkadaşımdı,Çakar fırının sahipleri kardeşlerin en küçük ikisi idiler,Fevzi kuzuyla en son Fransada iken görüşmüştüm.Ahmet Kuzuyu 45 yıldır görmüyorum.
Yasemin Lane
Kuzular komsumuzdu ve Ahmet le Fevzi agbimin arkadaslariydilar. 65 le 75 in kesistigi kose de cok guzel anilarimiz oldu. Sirmali, Ayicik, Tipsiz, elmor killi yi hatirlayanlar var mi?
Gülden Başoğlu
Fevzi benim de ortaokulda arkadaşımdı. Fırından devamlı ekmek alırdık. Ben 57.sokakta oturdum
Cenk Öztürk
Hic unutmam seksen ihtilalinde birtek cakir acikti oradan ekmek alabilmistim o sabah
Aytekin Ekdi
70 li yıllarda 72 sk.ta otururken ramazanda pide almaya giderdik uzun kuyrukta bekler sıcacık pideleri alırdık.Diger günlerde de misss gibi emeklerimizi alırdık. Ahhhhh o eski günler çok güzeldi.
Filiz Kütüval
Çakar fırından ekmeklerimizi alıp eve giderdik.. oğlu Fevzi Kuzu ile Bahçelievler Ortaokulunda aynı sınıftaydık..
Namık Badal
Çakar fırınından içeri gir 76.sok soldaki tek katlı Hakkıların tulumbalı ev yanındaki iki katlı ev bizim evdi şu anda yerinde BADAL Apt var gençliğimiz orda geçti
Nur Hatipoğlu Othan
Evimizde fırın olmadığı yıllarda annemin yaptığı kurabiye leri tepsiyle ben götürürdüm abimde pişince alıp eve getirirdi ozamanlar 65 sk ta oturuyorduk
Semih Çalışkan
Teneffüslerde okulun arka kapısından çıkar sıcak bir ekmeği dört çeyrek yapıp arasına peynir fındık vs koyup dört arkadaş paylaşıp yerdik ne güzel günlerdi şimdi hüzün ve sevgiyle anıyoruz
Nail Kudeki
Elbette Emekte buyyuyen herkes hatirlar, insaatinida hatirliyorum o bolgede (tarlada) Cakar Firinindan baska bina yoktu (Eger 8nci caddeden Mebus evlerine bakarsaniz)Birde sonradan bakkal acildi Ismini hatitrliyamadim.
Ziyanin bakkal binasini arkasinda mustakil bir evin(kahve rengi evi) bahcesinde Tulumba vardi yanindaki evdede Seftali agacinin kokusu buram buram gelirdi burunlara.
Yasemin Lane
Bu anilari kim baslattiysa tesekkurler nereden nereye kimler grldi gecti hayatimizdan ve o insanlari butada bulmak gercekten buyuk surpriz. Bilmem beni hatirlayabilecekmisin? 65 le 75 in kosesinde ki Emek apt dan Hulya ile Ercan'in kardesi ablami hatirlayamayabilirsin. Beni de belki hatirlayamiyabilirsin ama ne hikmetse seni ve Ahmet agbiyi cok net hatirliyorum🤔 Ben de gecen sene subatta ordaydim ve eski evimizi sokagi koseyi gormeye gittim ve hayal kirikligim tarif edilemez maalesef bizim yesil evi bile yikip yerine baska bir bina dikmisler. Ben 86 da birak Ankara yi ulkeyi terk ettim ve gecen sene keske gitmeseydim ve her sey hayallerimde ki gibi kalsaydi
Fevzi Kuzu
Hepinize ;tatli sozlerinizden dolayi cok tessekur ediyorum;iste Fulya beni bulup araniza katti, saglonsun gercekten guzel gunler birer birer bir flime seridi gibi gozumun onunden gecti.cogunuza sicak ramazan pideleri ve ekmekleri satmisimdir ;ama cogunuzu iyi hatirliyamadigim icin kusura bakmayin! Tulumbali evde bizde oturduk cok guzel anilarimiz gecmistir
Malesef gecen yaz tatilinde ,gelip dolastigim zaman herseyin silinip yenilenmesi hic hosuma gitmedi bilmem farkina vardinizmi butun sokaklarin isimlerini degistirmisler bana sanki cocuklugumuzun anilarini silmeye calismislar gibi geldi.
Fırının arkasındaki TULUMBA
Şanslıydık; babam, bahçemizde iki metre derinlikte bir su kaynağı buldu. Tertemiz, buz gibi suyu olan bir yeraltı kaynağıydı bu. Hemen bir kuyu açtık. Annem uzun süre ev ihtiyacını kuyuya sallandırdığı kovayla çektiği suyla karşıladı. Sonra bir tulumba yaptırdık. Daha ileri aşama elektrikli bir su pompasıyla çekilip, çatı arasına yerleştirilen varilde depolanan suyun kullanılmasıydı. Musluklardan bu su akardı.
Biz, hiç şehir suyunu kullanmadık. Kullanmamıza da gerek yoktu. Bizim kuyumuzun suyu şebeke suyundan çok daha temiz ve lezzetli idi.
Bu su, sık sık suları kesilen, içme sularını zaten bizim tulumbamızdan temin eden mahalle sakinlerinin imdadına yetişen bir kaynaktı aynı zamanda.
Mahalleliyle suyumuzu paylaşmak bize mutluluk veriyordu.
Komşu fırının ekmekleri bizim suyla yapılıyordu. Sıcak yaz günlerinde seyyar satıcıların; yoğurtçuların, hallaçların, eskicilerin, simitçilerin; mahalle bekçilerinin, inşaat amelelerinin öğle paydoslarında uğrak yeri bizim bahçenin kavaklarının, kuyunun yanındaki koca söğüdün esintili, serin gölgesiydi. İçecekleri su da yanı başlarındaydı.
Levent Boylu
Nereden nereye, çocukluğumuzda (60) lar, özellikle yazın koşmaktan, oynamaktan kan ter içinde kalıp, iyice susayıp, yarışarak ve ''1. kan, 2. kan, 3. kan....'' diyerek (ne demekse) o tulumbaya koşup kana kana su içtiğimizi çok iyi hatırlarım.....
Devrim Koçak
M.Hakki Yazici, maç yapar, sonrasinda sizin tulumbadan su içmeye gelirdik. Zayıf, çelimsiz, sevimli bir çocuktun. Duygulandırdın beni..