30 Aralık 2012 Pazar

ŞİDDET




Şiddet, insanın olduğu her yerde sonuca ulaşmak adına fütursuzca kullanılan eylem biçimidir.
Bu tarif ne kadar doğrudur, Şöyle bir sorgulayalım dedim.
Günümüzde en çok duyduğumuz şekil,
Aile içi şiddet; Kocanın karısına uyguladığı şiddet. Kadına yapılan zulumler, sokak ortasında dayaklar. Bıçaklamalar, silahla yaralamalar, hatta öldürmeler.
Kadınların kocalarına uyguladıkları şiddet. Oklava hikayeleri meşhurdur. Ama bununla sınırlı değildir. Erkekler pek dillendiremezler mahalle baskısı yüzünden aslında ama, kocaların yediği dayaklar da azımsanmayacak kadar çoktur. Buna ilaveten kadınların evliliklerde çokça yapageldikleri " sen de adam mısın? " "senin gibi koca olmaz olsun," vs. tarzındaki cümlelerde de şiddetin bir başka boyutudur.
Babaların ve annelerin çocuklara karşı uyguladıkları şiddet, anlatmakla bitmez. Boyutlarına göre sıralanır da sıralanır aslında.
Çocukların, annelerine ve babalarına karşı uyguladıkları şiddet... derslerine çalışmamakla başlar, anne ve babaları çıldırtma boyutuna getirene kadar uyguladıkları istekler,olmayacak talepler ve ebeveyni zorda bırakacak toplum içerisindeki ifadeler.... vs..
Sabah ve akşam işe gidip gelirken yapılan yolculuklarda yaşanılan şiddet;
Büyükşehirlerde sıkça yaşanılan, toplu taşıma araçlarına binip inerken karşılıklı olarak uygulanan şiddet.
Yolda bir yerden bir yere yürüyerek giderken çarpma sonucu çarpışan kişiler arasında birbirlerine  karşı uyguladıkları sözlü yada kaba kuvvetli şiddet.
İş yerinde yaşanılan şiddet;
Şef,  altında çalışanına,  müdür yardımcısı, şefe, müdür, müdür yardımcısına, patron, müdüre, müşteri, müşteri temsilcisine, vs vs vs  sürekli farklı oranlarda mutlaka şiddet uygularlar günlük yaşam içinde.
Trafikte yaşanılan şiddet;
Yollarda şöförlerin birbirlerine karşı yaptıkları şiddet eylemleri de bir hayli fazladır.
Magandaların çevrelerine uyguladıkları şiddet;
Milli tekvandocumuz, arabasını düzgün park etmesini istediği komşusu tarafından öldürüldüğü gerçeği en yakın hatırlayabileceğimiz şiddet eylemi değil midir?
Bu kadar yazınca, neredeyse hayatımızın bir gününde, 18 saatini uyanık geçirdiğimizi düşünelim. İnsanoğlu, neredeyse yaşamıyor da sürekli şiddet uyguluyor yada şiddete maruz kalıyor. Eğer, her dakikamız bu boyutta ise, durum son derece vahim aslın da.
Biz gerçekten bu kadar şiddetin ne kadarın da varız. Hangi boyutunda, ne oranda bu duruma tanıklık ediyor,  yada birebir yaşıyoruz. Bu durumların ne kadarının farkındayız.
Bu yaşam biçimini isteyerek mi? yoksa istem dışımı yaşamak zorunda kaldığımızı sorguluyordum.
İnanın bana insanoğlu ciddi bir travma geçiriyor. Ben buna inandım dostlar. İnsanoğlunun %99 unun terapiye, eğitime ve öfke kontrolüne ihtiyacı var. Hoşgörülü olmaya, Karısındaki insanlara da saygı gösermeyi öğrenmeye ihtiyacı var.
Yüksek sesle konuşma biçimi de şiddet uygulamanın başka bir biçimi değilmidir? Genel de, kimsenin kısık ve sakin bir şekilde kendini ifade edemediği gerçeği kendini ciddi şekilde ortaya çıkarıyor.
Egolar bitip tükenmeyen bir fitursuzluk içinde. Gayret ve çabalar şuursuzlukla yön çiziyor yaşamın akışında. Şaşırmaya gerek bile yok. Sonuç ve en kısa birim zamanda sonuca ulaşma sevdası; insanoğlunun şiddet uygulayarak, sonuca ulaştığını zannettiği, kendini kandırdığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
İnsan olmanın farkındalıklarını ve ihtiyacımz olan hoşgörü ve başkalarına karşı saygı göstermenin önemini bilelim ve yerine getiren insanlardan olalım.

NE MUTLU, BEN İNSANIM DİYEBİLENE......

ÖMÜR TOKELLİ
31/12/2012   SAAT : 00:48

0 yorum :

Yorum Gönder