29 Ocak 2014 Çarşamba

ANKARA BAHÇELİEVLER CUMHURİYET LİSESİ...



Dün gece ve bu sabah liseden iki arkadaşım telefonla arayınca özlemim depreşti o yıllara…

1971–1975 yılları arasında ilk gençliğimin geçtiği sevgili lisem.

Aslında yazacak çok şey var.
Ama ben bu gün ilk aklıma gelenleri yazacağım.

İlk olarak adını 1965–66 yıllarında ablamın okulu olarak duymuştum.
Hep merakla, hayranlıkla ve özenerek sorgulardım lisesini ve yaşadıklarını.

Hatırladım şimdi, o yıllarda Cumhuriyet Lisesi’yle birlikte Joan Baez, Beatles, Tom Jones, Elvis Presley, Engelbert Humperdinck, Shirley Bassey ve daha nice yorumcuyla da tanışmıştım ablam sayesinde…(Hafızamdan kısa dalga 29 Ankara İl Radyosu diye bir kanal göz kırptı, hep yabancı şarkıların çaldığı ve hep ablamın dinlediği ama yanılıyor olabilirim)

Ve Ortaokul bitip ailem benim için lise arayışına girdiğinde, Bahçelievler 15. sokakta oturmamız ve çok iyi bir eğitim vermesi nedeniyle ilk akıllarına gelen 14. sokaktaki Deneme Lisesi oldu.

Ama ben her zamanki İnatçılığımla Cumhuriyet Lisesi diye tutturunca kıramadılar.
Ve 1971–1972 döneminde başladım liseye.

Bahçelievler 4.Cadde 80.Sokak No: 3 ‘teki Cumhuriyet Lisesi 4 yıl boyunca konuk etti beni.

Ki konukları arasında birçok tanınmış isim de vardır.
İlk aklıma gelenler:

Zülfü Livaneli, Özgür Ozan, Ayten Uncuoğlu, Çetin Tekindor, Kayahan, İlhan Şeşen, Hülya Avşar, Meral Okay, Köksal Engür, Osman Yağmurdereli, Salih Memecan, Mehmet Ağar, Selçuk Ural…

Lise 1. sınıftaki şubem 4 J sınıfıydı yanılmıyorsam, sonrasında da 5 ve 6 ED-D.

İlk aklıma gelen hocalarım Md. Mvn. Hüseyin Alpar, Matematikçi Kovboy,Sıfırcı Ferda, Bedenci Doris Day, Kimyacı Şukufe Hnm., Psikolojici Zeki Bey,Felsefeci Selçuk Hnm., Müzikçi Türkan Hnm, Biyolojici Şenol Hnm.

Ve hiç unutmadığım bir dönem Gazi Üniversitesinden sürgün gelen sevgili edebiyat hocam Mehmet Aydın ki bir sene sonra açtığı mahkemeyi kazanıp üniversiteye geri dönmüştü bizlerin gözyaşları arasında…

İnanılmaz güzel günlerdi.

Aslında her şey inanılmazdı; güzellikler, hüzünler, sevinçler, öfkeler, aşklar, ölümler…
Çünkü ilk gençliğin o gel gitleriydi duygularımızı şekillendiren.
Her duygu öylesine yoğun yaşanıyordu ki…

Okula başladıktan bir süre sonra buram buram çukulata kokmam dolayısıyla etraftaki herkes “ çukulata kokulu kız” diye tanımaya başladı beni. Çok çukulata yerdim hala da yerim ama tabi ki koku bu sebepten değil kullandığım kolonyadandı (Eyüp Sabri Tun cer’in Vanilya kolonyası) , bir iki arkadaşımın dışında kimse bu sırrımı bilmez çok çukulata yediğim için öyle koktuğumu zannederlerdi… Nasılda saftık, inanmaya hazırdık…

Okul saatinden en az 1 saat önce gelinen ve okul civarında atılan turlar…
Okul duvarının dibinde, ilk aşklarla kurulan göz temaslarıyla yaşanan “ kesişme” lerin mutluluğu…(ne saf ne güzel aşklarmış…)

Okulun tam karşısında ufacık “ Santo Piknik” de içilen çaylar eşliğinde yapılan okul kırma planları…(ve arada babaların baskınına uğrayan bizler:))

Kapı kontrollerinden geçildikten sonra cebe konan kravatlar, belden kıvrılarak kısaltılan etekler, salınıveren saçlar…

Okul kırıldığında genelde gidilen “ Arılar pastanesi “ “ Arılar Sineması” (her seferinde “müdür yoklamayı burada alacak” esprisi çünkü pastane müşterileri olduğu gibi Cumhuriyet’liler olurdu) ya da Bahçeli son duraktaki” Şükran Pastanesi”...ve burada illaki dinlenen Erkin baba, Cem Karaca şarkıları… Ya da Pink Floyd bunalımları…

Hadi itiraf edeyim Şükran pastanesinde çaktırmadan masa altından içilen ucuz cep kanyakları ki ne kadar büyüdüğümüzün ispatıydı hem kendimize hem arkadaşlarımıza…

Sınıfça gidilen Yükseliş’deki basket maçlarının coşkusu…(sahi bizim lise hiç şampiyon olmuş muydu hatırlayamadım)

Ders kitapları yerine deli gibi okunan kitaplar... Varoluşçuluğa takılmalar, siyasi felsefi tartışmalar ama gizliden de okunan aşk kitaplarının macera kitaplarının inkâr edilmez tadı…

1972 yılında Denizlerin idam kararını veren Hâkim Ali Elverdi Paşa’nın sınıf arkadaşımız olan kızı Nalân’a karşı aldığımız konuşmama kararı ve onu dışlayışımız (yıllar sonra düşününce kızcağızın ne günahı vardı diyorum ama 14 yaşın devrimci protestosu anca böyle olur)

Yağmur kar demeden yürünerek gidilip gelinen okul yolları…
Ve sanırım 1973 -1974 döneminde okul civarında türeyen bir sapık dolayısıyla sevgili Hüseyin Alpar hocamızın her kız öğrenciyi evine götürmek üzere bir erkek öğrenciyi görevlendirmesi…(o dönem benim korumam olan canım arkadaşım Halil Zengin’i Mimar olduktan kısa bir süre sonra sıhhiye köprüsünden uçan arabasında kaybettik)

Edebiyat Kulübünde yapılan hararetli kitap tartışmalarının bize kattığı araştırma sorgulama yetisi…

Milli Bayramlarda 19 Mayıs Stadyumunda yürüyüş kortejine seçilmenin heyecanı…(yürüyüşe katılanlar bütün sene bedenden 10 almış sayılırdı)

Sevgili hocalarımızın her teneffüs iki fırtta olsa içtiğimiz sigaralardan duman altı olmuş tuvaletlere yaptıkları baskınlardan bıkıp bizle uğraşmaya pes etmeleri ve hatta Hüseyin Alpar hocanın “ aşağı kantini sigara kantini yaptıracağım bu mereti içiyorlar nasılsa” dediği söylentisiyle nasılda sevindiğimiz…

Lise 1. sınıfta nerdeyse bütün sınıfın sınıfta kalması ve bunu büyük bir marifet sanmamız:))

Lise ikinci sınıfta Edebiyat / Fen kolu olarak ayılmamız gerekiyordu ama genelde edebiyat bölümünü seçen lise 1 arkadaşlarımızla ayrılmayacak olmanın sevinci…

Canım arkadaşım Lütfü’nün Mavi Ford Granada’sıyla okula gelip giderken attığı hava (çünkü o zamanlar gençler içinde arabası olan öylesine azdı ki) ve bana dayı dayı yürümeyi (Adanalıydı kendisi) tespih sallamayı, uzağa nasıl tükürüleceğini öğretmesinin yanında; ilk ve son kez denediğim puroyu da onunla tanıyıp az kalsın boğuluyor olmama attığı kahkahalar…

Lise 2. sınıfta İngilizce hocamız Pırıl Hanımın yaptığı bir sınavda cevap yerine önceden kararlaştırdıkları gibi sınıftaki bütün erkek arkadaşlarımızın hocaya aşk mektubu yazarak disiplini boylamaları…

Milli Güvenlik dersine giren genç ve çıplak başlı bir teğmenin başına “arkasını döndüğünde kim attığı leblebiyi isabet ettirecek yarışımız”…

Biz kızların bacaklarımıza, erkeklerin saat içlerine ve sıralara yazdığımız kopyalar…

Lise sonda sevgili sınıf arkadaşımız Çiğdem’in intihar edip (ailesinin izin vermediği bir evlilik isteğinden dolayı) patlamada annesiyle birlikte öldüğü haberi üzerine o yaramaz sınıfımızın gözyaşlarına boğulup, sınıf olarak cenazesini kaldırmamız ve topladığımız paralarla Bahçeli camiinde okuttuğumuz mevlit…
Ve sonrasında hocalarımızın bizi kırmayarak sınıf kapımıza astırdığımız Çiğdem’in resmi...

Sınıfta kalmak üzere olan arkadaşlarımızın hemen o zamanki Yükseliş Kolejine geçip sınıflarını geçmeleri ama ertesi sene mutlak Cumhuriyet’e geri dönmeleri…

5 ve 6 ED.D dendiğinde haytalığımızdan yaka silken ama hep bir yanlarıyla da bizi çok seven evlerinde ağırlayan arkadaş gibi davranan öğretmenlerimiz…

Alpay’ın söylediği “ Eylül’de Gel” şarkısının o dönem hemen herkesin şarkısı olması…

Lise son sınıfta Üniversite Sınavına girmeden önceki gece cevapların geldiği haberiyle (cevapları getiren de o zamanki kankam, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü sevgili arkadaşım Lemi Bilgin) hepimizin arkadaşımız Emel’in evinde toplanıp deli gibi cevapları çoğaltmamız ve sonuçta ertesi gün sınavda o cevapları yazan hiçbirimizin o sene üniversiteye giremeyişi:))

Ve yıllar sonra bir ÖSS de gözetmen olarak gittiğim Cumhuriyet Lisesinde tamda kendi sınıfımızın karşısındaki sınıfta görevli olunca tutamadığım gözyaşlarım… Sınav boyunca dört bir yanda uçuşan anılar…

O kadar çok şey var ki yazacak ama bütün yaşanmışlıkların üstüne en güzeli bunca yıl sonra 3–5 arkadaş da olsak hala görüşüyor olmamız ve geçirdiğimiz bütün lise yıllarını “ çok güzeldi” diye nitelememiz…

Haytaydık, tembelliklerimiz vardı, öğretmenlerimizi uğraştırırdık ama hepimiz okuyan sorgulayan, araştıran, yorumlayan, çevremizle, ülkemizle, dünyayla, siyasetle, sanatla, kültürle iç içe yaşayan gençlerdik…

Yani sanal değildik…

Hayatın içindeydik hayatın ta kendisiydik…

Biz Cumhuriyet Liselilerdik…


Sevtap Özkahraman
(ANKARA)

Cüneyt Önder
"Fizik hocamız Alpay Tolon, Kimya hocamız Ender Atlı, İngilizce Fahriye hoca, Coğrafya Şenol Opan, Resim hocamız Gönül Akbay, mesken tuttuğumuz ikinci kat koridorları, rio pastanesinde bakıştığımız kızlar, okul bahçesindeki minyatür futbol turnuvaları, spor salonunun ter kokan soyunma odaları, hoy-tur folklor kursları, 19 mayıs provaları, say say bitmeyen 85 basamaklı merdivenler, okul girişindeki seyyar karakol, bahçeye atılan bombalar, boykotlar, yıllarca dolaşamadığımız 7. cadde, türeyenler lahmacun, et balık'ta kıyma kuyrukları, mutfak kapısının arkasına asılan pazar fileleri, tel dolaplar, okula gitmeden çöpe dökülen soba kovaları, saymakla bitmeyen daha niceleri ne kadar uzakta şimdi"

Mehmet Döner
"Pire Memet Hoca 1976 dan önce rahmetli olmuştu.Hüseyin Hoca hakkında benim de bilgim yok."

Ömer Berrin Bulca

"Osman hocanın mini kooper ı vardı bir keresinde arabayı taşıyarak okulun merdivenlerine koymuştuk çok kızmıştı.:)Hey gidi Osman hoca, Gönül hanım ne tatlı insanlardınız.....

Fizikçi Murat Acar (İlhan İrem)"

Sevil Allahveri
"Gönül hanım, Osman Hocası, Kovboyu, Ret kiti ve birde fizik hocası İlhan İrem de vardı"

Fatih Akıcı
"Rasim Sander hocamız vardı sıfırcı Rasim matematikçi"


Erçin Yıldız
"Cumhuriyet Lisesi 1978-1979 dönemi 5 Fen F sınıfı"


Doğan Abaka
---------------


Fatmagül Zedelemez Aday
Birkaç Cumhuriyet Lisesi fotosu 1977-1978 yıllarından







------------------

0 yorum :

Yorum Gönder